Ürdün: İhvan’a yönelik baskıda adalet talebi yükseliyor

Ürdün’de Drone Davası: Dört Sanığın Yargılaması Önümüzdeki Hafta

Ürdün’de, Müslüman Kardeşler’i hedef alan ve Hamas’ı karalamayı amaçlayan, siyasi motivasyon taşıdığı geniş bir kesim tarafından düşünülen bir davada dört Ürdünlü, gelecek hafta mahkeme kararını alacak. Drone davası olarak bilinen bu olay, 2 Temmuz’da sonuçlanacak. Sanıkların aileleri, çocuklarının masum olduğunu ve kurban edildiğini vurgulayarak acil adalet çağrısında bulundu.

Dava, hukuki düzensizlikler, siyasi müdahale ve devlet ile muhalefet grupları arasındaki artan gerilimler üzerine tartışmalara yol açtı. Ali Fareed Qassem, Abd al-Aziz Emad al-Din Harun, Abdallah Safar al-Haddar ve Ahmad Ibrahim Khalifa’nın yer aldığı bu davada, sanıklar Ürdün’ün 2006 tarihli Terörle Mücadele Yasası’nın 55. maddesi kapsamında suçlanıyor.

Suçlamalar ve İddialar

Savcılar, sanıkların kamu düzenini bozacak ve toplumun güvenliğini tehlikeye atacak şekilde insansız hava araçları (drone) üretmeyi planladıklarını öne sürüyor. Devlet medyası, bu dronların, Gazze’deki İsrail bombardımanlarına karşı Filistinlilere destek amacıyla işgal altındaki Filistin topraklarında kullanılacağını belirtti.

• Hukuki bir kaynak: “Suçlamalar, siyasi bir boyutu olan herhangi bir eylemi, niyeti veya düşünceyi cezalandıracak kadar geniş.”

Savunma avukatları ve aile üyeleri, tutuklamalar sırasında hiçbir drone veya ilgili ekipmanın bulunmadığını belirterek suçlamaları güçlü bir şekilde reddetti.

Siyasi Arka Plan ve Müdahaleler

Dört kişinin tutuklanması, Nisan ortasında gerçekleşti ve toplamda 16 kişinin gözaltına alındığı bir baskının parçasıydı. Hükümet, bu 16 kişinin 2021 yılından bu yana dronlar, füzeler ve patlayıcılarla ilgili çeşitli komplo planları üzerinde çalıştığını iddia ediyor. Sanıkların Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olduğu ifade edilse de, bu grup, siyasi kanadı İslami Eylem Cephesi (IAF) aracılığıyla tüm suçlamaları reddetti.

Tutuklamalardan haftalar sonra, içişleri bakanlığı, Mahkeme başvurularından önce Müslüman Kardeşler’e yönelik kapsamlı bir yasak getirdi. Bu yasak, IAF’nin genel merkezine düzenlenen baskınlar ve bazı üst düzey liderlerinin tutuklanmalarıyla sonuçlandı.

Hukuki Süreçteki İhlaller

Dava hakkında bilgi sahibi olmak isteyen bir hukuki kaynak, iddianamenin usulüne uygun olmadığını belirtmiştir. Sanıkların sorgulama sırasında gizlice kaydedildiğini ve görüntülerin hükümet yanlısı kanallarda "seçici olarak düzenlendiğini" ifade etti.

• Hukuki kaynak: “Bu uygulama, Ürdün ceza yasası ve uluslararası adil yargılama standartlarına aykırıdır.”

Sanıkların boş kağıtlara imza atmaya zorlandığı ve sonrasında bu kağıtların itiraflarla doldurulduğu da belirtiliyor. Bu tür uygulamaların, güvenlik ile ilgili davalarda yaygın ve yasadışı bir şekilde yapıldığı ifade ediliyor.

Uluslararası Düşünceler ve Ailelerin Çağrısı

Dört sanığın aileleri, hükümeti çocuklarını yabancı güçlere yaranmak için kurban etmekle suçluyor. Aileler, çocuklarının hiçbir yasa dışı faaliyette bulunmadığını belirterek, “Onları ülkesini sevmesi ve istikrarı için çalışması için yetiştirdik. Bu suçlamalar tamamen asılsız.” diyor.

Aileler, davanın medyada önyargılı bir şekilde sunulduğunu ve çocuklarının henüz yargılanmadan suçlu olarak gösterildiğini vurguluyor. “Mazlumlara duyulan sempati bir suç değildir. Bu gençler onurlandırılmalı, cezalandırılmamalıdır.”

Aileler, Ürdün kamuoyuna, siyasi motivasyon taşıdığına inandıkları suçlamalara karşı çıkma çağrısında bulunarak, “Bu sadece onların meselesi değil, adaletin ve ulusal birliğin korunması meselesidir.” ifadesini kullanıyor.

Sonuç ve Okuyuculara Çağrı

Ürdün’deki bu dava, yalnızca dört genç adamın kaderini değil, aynı zamanda ülkenin siyasi dinamiklerini de etkileyebilir. Kamuoyunun bu davaya olan tepkisi, gelecekteki siyasi gelişmeler üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın veya benzer makaleleri okumak için sitemizi ziyaret edin.