İran'dan Sonra İsrail Pakistan'ı Hedef Alacak mı?

İran’dan Sonra İsrail Pakistan’ı Hedef Alacak mı?

Pakistan’ın Nükleer Gücü ve Batı’nın Stratejik Korkuları

Pakistan’ın savunma bakanı Khawaja Asif, geçen ay Müslüman ülkelerin birleşmesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu. "Herkesin sırası gelecek" şeklindeki ifadesi, aslında bir diplomatik yas tutma değil, gizli bir SOS çağrısıydı. Pakistan ve nükleer kapasitesi, Batı’nın stratejik korkularının merkezinde yer alıyor. Bu durumu daha iyi anlamak için, bölgede yaşanan son gelişmelere bir göz atalım.

İran ve Batı Arasındaki Gerilim

Geçtiğimiz ay, İsrail İran topraklarına saldırdığında, Batılı liderler ve medya gerçekleri tersine çevirerek İran’ı bir tehdit olarak sundu. Bu durum, "Sıradaki kim olacak?" sorusunu gündeme getirdi. Bu tür paranoyalar, geçmişte ülkelerin demonize edilmesi ve uluslararası güvenlik adına yıkılmalarıyla ilgili gözlemlenen bir modelin sonucudur.

Nükleer Pakistan Korkusu

Batı, artık tanklara ya da BM kararlarına ihtiyaç duymuyor. Bugün, egemenlik başlıklar, ekonomik baskılar ve anlatı savaşlarıyla yıkılıyor. Eğer bu da işe yaramazsa, İsrail’in "refahı" önleyici saldırılar için yeterli bir gerekçe haline geliyor.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, yıllardır nükleer yeteneklere sahip “sorunlu” Müslüman rejimlerden bahsediyor. Irak bombalandı, Libya’nın silahları söküldü ve İran boğuluyor. Peki ya Pakistan? O, Batı’nın ve Siyonist hegemonyanın ideolojik ve teknolojik bir meydan okuması simgeliyor.

Pakistan ve Nükleer Kapasitesi Üzerine İddialar

Hindistan’ın Times of India gazetesi, Pakistan’ın ABD’ye ulaşabilen kıtalararası balistik füzeler geliştirdiği yönünde bir rapor yayınladı. Bu tür insinuasyonlar, şüpheleri artırmak için yeterli. Ancak bu, 2001’deki "kitle imha silahları" satışı gibi bir durum değil. Bugün Pakistan’ın nükleer kapasitesini küresel bir yük olarak göstermek için çabalar sürüyor.

  • Batı’nın Pakistan’a Yönelik Tutumu:
    • Pakistan, istikrarsız bir devlet olarak tanımlanıyor.
    • Nükleer güç olmasının yanı sıra, Çin ile olan müttefikliği Batı’nın endişelerini artırıyor.
AYRICA OKUYUN  Pakistan, 50 Milyar Dolarlık Helal Et ve Süt Pazarını Hedefliyor

Hindistan ve İkili Standartlar

Hindistan, 2002 Gujarat pogromunu yöneten bir lideri desteklemesine rağmen, Batı medyası tarafından demokratik bir ışık olarak gösteriliyor. Bu çifte standart, Pakistan’ın sürekli bir provokatör olarak görülmesine neden olurken, Hindistan’a bir serbest geçiş sağlıyor.

Medyanın Rolü ve Bölgesel Denge

Hindistan’ın saldırganlığı minimize edilirken, Pakistan’ın varlığı bir tehdit olarak algılanıyor. Bu durum, Güney Asya’da barışın sağlanmasının önündeki en büyük engellerden biri. Medya, bu durumu değiştirmek için önyargı ve güç prizmaları yerine adil bir yaklaşım benimsemelidir.

Sonuç ve Geleceğe Dair

Pakistan’ın nükleer kapasitesi, sadece bölgesel değil, küresel bir kaygı yaratıyor. Islamabad, Çin ile olan ilişkilerini derinleştirerek, postkolonyal bağımlılıktan çok kutuplu bir meydan okumaya geçiş yapıyor. ABD, Britanya ve İsrail, Pakistan’ın Yeni İpek Yolu’ndaki merkezi rolünü fark ediyor.

Pakistan’ın durumu karmaşık ve belirsiz. Ülkenin, hem ihtiyaç duyulan hem de güvensiz görülen bir konumda olması, bölgedeki denklemleri değiştirebilir. Pakistan ve nükleer silahları üzerine bu tartışmalar, yalnızca geçmişin kalıntıları değil; aynı zamanda geleceğin şekillenirken dikkate alınması gereken stratejik bir gerçektir.

Okurlarımızı Yorum Yapmaya Davet Ediyoruz! Pakistan’ın nükleer yetenekleri ve bölgesel dinamikler hakkında ne düşünüyorsunuz? Farklı bakış açılarıyla ilgili daha fazla makale okumak isterseniz, bağlantılarımızı takip edin.

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir