BM’nin Gazze kararı, Filistinliler üzerinde yeni bir ‘manda’ mı yaratıyor?
Gaza’da Uluslararası Güçlerin Görevi: Bir Dönüşüm Süreci mi?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan yeni bir karar, uluslararası bir gücün Gazze’deki görevini yerine getirmek için "gerekli tüm önlemleri alacağını" belirtiyor. Bu karar, ABD Başkanı Donald Trump’ı Filistin bölgesinde kontrol sağlayan bir konuma getiriyor. Çok uluslu askerlerden oluşan "Uluslararası İstikrar Gücü (ISF)", Trump’ın Filistin’in geleceği için oluşturduğu 20 maddelik planı denetleyecek.
"Mandat" terimi, Filistinlilerin işlerine yabancı müdahale bağlamında oldukça tanıdık bir kavram. Bu durum, bazı gözlemciler tarafından "Filistin için Britanya Mandası" ile karşılaştırılıyor.
Mandatın Tarihsel Anlamı
Helena Cobban, "Hamas’ı Anlamak: Neden Önemlidir?" adlı kitabın yazarı, "mandat"ın yalnızca teknik bir terim olduğunu, ancak Batı Asya’daki herkes için derin tarihsel bir yük taşıdığını belirtiyor. I. Dünya Savaşı sonrası Britanya ve Fransa’ya verilen mandaların, o bölgelerdeki halkların kendini yönetmeye "hazır" olmadığı varsayımına dayanarak, sömürgeci bir yaklaşım içerdiğini vurguluyor.
Yüz yıl sonra, dünya güçleri bir kez daha Filistin topraklarını "geçici" bir dönem için devralıyor. 2803 sayılı karar, 13-0 oyla kabul edilerek, iki çekimser oyla birlikte, çok uluslu askerlerin, Filistinli teknokratların ve yerel bir polis gücünün denetleyeceği bir "barış kurulu" planını belirtiyor.
Hamas ve diğer birkaç Filistinli grup bu kararı reddetti, ancak Filistin Yönetimi (PA) tarafından destekleniyor. Karar, belirli koşullar sağlandığında "Filistinli öz belirleme ve devlet olma" konusuna belirsiz bir şekilde atıfta bulunuyor.
Kolonyal Bir Plan mı?
Avi Shlaim, tarihçi, bu durumu "yerli halkların haklarını ve arzularını tamamen göz ardı eden klasik bir sömürge planı" olarak nitelendiriyor. Daniel Levy, Britanya-İsrail analisti ve eski barış müzakerecisi, bu kararda öz belirleme hakkına koşullar getirilmesinin, uluslararası hukukun koruyucusu olan BM’yi zayıflatan bir durum olduğunu ifade ediyor.
Buna ek olarak, 13 BM Güvenlik Konseyi üyesinin yanı sıra, Mısır, BAE, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Endonezya gibi Müslüman çoğunluklu ve Arap devletleri de metni onayladı. Rusya ve Çin ise oylamaya çekimser kaldı.
Uygulamadaki Zorluklar
Hamas, metni kabul etmeyerek silahsızlanma fikrini reddetti ve metnin Filistinlilerin haklarını ve taleplerini karşılamadığını belirtti. Bu durum, çok uluslu askerlerin Gazze’de "terör" altyapısını yok etme görevini yerine getirmesini zorlaştırıyor.
Hamas’ın silahsızlanmaya karşı isteksizliği, uluslararası barış güçlerinin görevini karmaşık hale getiriyor. Shlaim, İsrail ordusunun iki yıl süren bombardımanlar sonucunda Hamas’ı silahsızlandırmadığını belirterek, uluslararası bir yapının bunu nasıl başarabileceğini sorguluyor.
Cobban, bölgesel aktörlerin isteksizliğine dikkat çekiyor. Eğer İsrail ordusu, Filistin direnişini yok edemediyse, Arap veya Müslüman ordularının da bu görevi üstlenmek istemeyeceğini ifade ediyor.
Gelecekteki Belirsizlikler
Hamas, bağımsız bir Filistin devletinin ordusuna katılmayı düşünerek silahlarını geri çekme isteği belirtti. Ancak, silahsızlanma konusundaki belirsizlik, kararın uygulanabilirliğini tehlikeye atıyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Trump yönetimindeki bir planı onaylaması oldukça önemli bir gelişme. Cobban, Güvenlik Konseyi üyelerinin neden bu kadar "boyun eğdiğini" sorguluyor ve Rusya ile Çin’in veto hakkını kullanmamış olmasının nedenini merak ediyor.
Sonuç ve Düşünceler
Bu gelişmeler, Birleşmiş Milletler’in ve temsil ettiği her şeyin kriz noktasına geldiğini gösteriyor. Okuyucularımızı, bu konudaki düşüncelerini paylaşmaya veya ilgili makaleleri okumaya davet ediyoruz. Gazze’deki durumu izlemeye ve bu konudaki gelişmeleri takip etmeye devam edin.
