Keskin Nişancı Avları: Gazze'deki Filistinliler Hedef Haline Geldi

Keskin Nişancı Avları: Gazze’deki Filistinliler Hedef Haline Geldi

Zengin Turistlerin Saraybosna’da Sivil Öldürme İddiaları: Dehumanizasyon ve Etkileri

Milan’dan gelen raporlar, zengin turistlerin 1990’larda Bosna Savaşı sırasında Saraybosna’nın ünlü "Keskin Nişancı Sokağı"nda sivilleri öldürmek için para ödendiği iddialarını içeriyor. Bu iddialar, yalnızca yabancılar için şok edici görünüyor. Bosnalılar için, bu durum oldukça tanıdık ve acı verici bir gerçeği yansıtıyor: aracılar aracılığıyla erişim sağlanması, hedefe göre belirlenen ödemeler ve çocukların hedef alınmasının daha pahalı olması gibi korkunç detaylar.

Bu hikaye, 1995 yılına kadar uzanan yerel ve bölgesel medya tarafından rapor edilmiş ve belgelenmiştir. Son dönemde Bosnalı yazar Haris İmamoviç’in "Vedran and the Firemen" adlı kitabında ve Miran Zupaniç’in 2022 yapımı "Sarajevo Safari" belgeselinde daha fazla detaylandırılmıştır.

Dehumanizasyon: Soykırımın Zeminini Hazırlayan Bir Süreç

Bosnalı birisi olarak beni derinden rahatsız eden sadece bu raporların korkunçluğu değil, aynı zamanda böyle bir şiddetin mümkün olmasını sağlayan koşullardır. Bu "turizm" iddialarının ardında yatan daha derin bir patoloji var: 1990’lardaki Bosnalı Müslümanların sistematik olarak insanlıktan çıkarılması; günümüzde ise yabancıların, Filistinli sivilleri Gazze’de öldürmek için İsrail ordusuyla iş birliği yapmasıyla yankılanıyor.

Dehumanizasyon, bir nüfusun insanlık vasfından yoksun bırakılması ve bir kütle, tehdit veya soyutlama olarak görülmesidir. Kitle şiddeti akademisyenleri, fiziksel yok oluştan önce sembolik yok oluşun geldiğini uzun zamandır belirtmektedir: empati kaybı, ahlaki kısıtlamaların ortadan kaldırılması. Bir nüfus "önemli olanların" ahlaki topluluğundan dışlandığında, öldürme mümkün hale gelir – hatta sıradan veya eğlenceli bir aktivite haline dönüşür.

Bosna ve Gazze Arasındaki Paralellikler

1990’ların başında, Bosnalı Müslümanlar dilsel ve siyasi olarak insanlıktan sürgün edildi. Onlara (özellikle Sırplar ve Batı’daki sağcı İslamofoblar tarafından) "Türkler", "aşırıcılar" ve "İslamcı fundamentalistler" denildi. Bu ahlaki boşlukta, yabancı "keskin nişancı turistleri" fikri düşünülmeye başlandı. Kurbanlar, katillerinin gözünde insan olmadığında, onların acıları bir gösteri haline geliyordu.

AYRICA OKUYUN  Swami Rambhadracharya, Meerut'ta İslamofobik Yorumlarda Bulundu

Günümüzde, Filistinlilerle ilgili söylemde benzer bir süreci görmekteyiz. 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırılarının ardından, Filistinliler "teröristler", "insan hayvanları" ve "barbarlar" olarak etiketlendi. Bu, sivilleri hedef haline getirirken, hedefleri soyutlamalara dönüştürüyor.

Medya mensupları, kurbanları insanileştirme cesaretini yeniden kazanmaya çalışmalıdır; isimleri, hikayeleri ve yüzleri ön planda tutmalıdırlar.

Milan Soruşturması ve Gelecek Üzerindeki Etkileri

Milan’daki "keskin nişancı turizmi" soruşturması, sadece Bosna’nın geçmişiyle ilgili değil; aynı zamanda mevcut durumumuz hakkında bir uyarıdır. Çifte vatandaşların İsrail keskin nişancısı olarak Filistinli sivilleri öldürdüğüne dair yeterince kanıt bulunmaktadır. Guardian ve diğer medya kuruluşlarının yaptığı bir araştırma, 100’den fazla Filistinliyi öldürdüğünü iddia eden bir "hayalet" keskin nişancı birimindeki Amerikalı ve Avrupalı üyeleri belgeledi.

Yeni Arab’daki bir rapora göre, 20.000’e kadar Amerikalının "yalnız asker" olarak İsrail’e gittiği düşünülmektedir. Guardian’da yazan bir yorumcu, "On binlerce Amerikalının savaş suçlarına aktif olarak katıldığı bir gerçeklik ile karşı karşıyayız" dedi.

Bosna ve Gazze’nin koşulları oldukça farklı olsa da, her ikisi de mağdurların insanlıktan çıkarılmasına bağlıdır. Saraybosna’da hedefler, caddeden geçen Bosnalı Müslüman sivillerdi. Gazze’de ise hedefler, Filistinli çocuklar, gazeteciler ve doktorlardı. Her iki durumda da, insanlıkları önceden silinmişti.

Dehumanizasyon, cinayeti bir aktiviteye, zulmü katılıma dönüştürür. İnsanları gözlemci konumundan faile geçiş yapmaya zorlar.

Sonuç ve Çağrı

Bosna-Hersek için, Milan soruşturması yalnızca bireylerin iddia edilen suçluluğunu değil, bu tür bir pratiğin ortaya çıkmasına neden olabilecek ahlaki çürümeyi de sorgulama fırsatı sunmaktadır. Hesap verebilirliğin mahkemelerin ve arşivlerin ötesine geçmesi gerektiği hatırlatılmalıdır. İddia edilen "keskin nişancı safarisi" bir anomali değildi; Bosnalı Müslümanları insanlıktan daha az olarak gösteren yılların propagandasının bir sonucuydu.

Filistin için ise sonuçlar daha hemen ve acildir. Gazze’nin sürekli yok edilmesi, Filistinlilerin görünmez ve empatiye layık görülmediği bir dehumanizasyon kampanyası ile mümkün olmaktadır. Batılı medya, ölümleri genellikle anonimleştirip aileleri sayılara, bombalamaları ise "operasyonlara" indirgemektedir. İnsanlık reddedildiğinde, şiddet cezasız bir şekilde büyümektedir.

AYRICA OKUYUN  Holokost'u anarken, Gazze soykırımı mağdurları yürüyüşe geçti

Saraybosna’nın iddia edilen "keskin nişancı safarileri" ve Gazze’deki yabancı keskin nişancılarından alınacak tek bir ders varsa, o da dehumanizasyonun yalnızca ideolojik bir araç değil, küresel bir salgın olduğudur. Bu döngüyü kırmak, yalnızca öfke gerektirmekle kalmaz, aynı zamanda dil, anlatı ve adalet taahhüdü gerektirir.

İnsanlığı silen kelimelerle yüzleşmemiz gerekiyor. Politika yapıcılar veya yorumcular, tüm nüfusları "tehditler", "saldırılar" veya "insan kalkanları" olarak tanımladıklarında, dünyayı soykırım suçlarına daha da yaklaştırıyorlar. Medya mensuplarının, kurbanları insanileştirme cesaretini yeniden kazanması ve isimleri, hikayeleri ve yüzleri ön planda tutması gerekmektedir.

Bu makaleyi okuyarak düşüncelerinizi paylaşmayı ya da ilgili diğer makaleleri keşfetmeyi unutmayın.

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir