Çin’in Yükselişi, ABD-İsrail İttifakının Bedelini Ortaya Çıkarıyor

ABD ve Çin Arasındaki Rekabet: 21. Yüzyılın Jeopolitik Dinamikleri

ABD ve Çin arasındaki rekabet, 21. yüzyılın jeopolitik dinamiklerinin belirleyici bir özelliği haline gelmiştir. Amerikan küresel hâkimiyetinin üç on yıl süren tek kutupluluğunun sona ermesi, Çin’in ekonomik, askeri ve diplomatik yumuşak güç olarak sürekli yükselişi ile birleşerek, küresel düzenin köklü bir değişim yaşadığını göstermektedir. Bu süreçte, ABD’nin Orta Doğu gibi bölgesel çatışmalara karışmaya devam etmesi, stratejik kazanımlar elde etmek yerine, gerileme algılarını derinleştirmektedir.

Bu durum, özellikle 7 Ekim saldırısının ardından ABD’nin İsrail’e olan sarsılmaz desteğinde belirginleşmektedir. Bu gelişmeler, hem ABD’nin gücünün meşruiyetini hem de Siyonist projeyi yeniden şekillendirmektedir.

Çin’in Stratejik Sabırlı Yaklaşımı

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana, Çin "stratejik sabır" adı verilen uzun vadeli bir strateji izlemektedir. Bu çok boyutlu yaklaşım, ekonomik büyüme, askeri modernizasyon ve çok taraflı katılıma odaklanmaktadır.

• Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI): Bu stratejinin bayrak taşıyıcısı olan BRI, Avrasya, Afrika ve Latin Amerika boyunca altyapı, ticaret ve yatırım anlaşmaları ağı kurmayı hedeflemektedir.
• Küresel Ticaret Yolları: Bu inisiyatif, Çin’in kritik kaynakları güvence altına almasına ve küresel ticaret yollarını şekillendirmesine olanak tanımaktadır.

Çin’in 1992 yılında GSYİH’si, ABD’nin GSYİH’sinin yalnızca %6’sını oluştururken, bu oran bugün %65’i aşmıştır.

ABD’nin Büyük Stratejisi ve Başarısızlıkları

Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte, ABD dünya üzerindeki tek süper güç olarak ortaya çıkmış ve bu durumu sonsuza dek uzatmayı hedeflemiştir. Ancak, bu strateji, hem Avrupa’da hem de Doğu Asya’da potansiyel rakiplerini zayıflatmaya yönelik uygulamalarında başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

• NATO’nun Doğu’ya Genişlemesi: 1991’de 16 üye ile başlayan NATO, bugün 32 üye ile genişlemiş ve bu durum Rusya’nın kendini yeniden ifade etmesine neden olmuştur.
• Çin ile Ekonomik Entegrasyon: Çinin 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) kabul edilmesi, Washington’un beklediği liberal demokratik dönüşümü sağlamaktan uzak kalmıştır.

Orta Doğu’daki Stratejik Sorunlar

ABD’nin Orta Doğu politikası, İsrail ile ilişkileri etrafında şekillenmektedir. 1967’de İsrail’in Arap devletleri üzerindeki zaferinden bu yana, ABD’nin stratejik bir müttefiki olarak görülmektedir. Ancak, bu ilişki, Amerikan iç politikasında da derin etkiler bırakmıştır.

• Neokonservatif Etki: 2000’li yılların başında, neokonservatiflerin yükselişi, ABD’nin stratejik hedeflerinin İsrail ile daha fazla örtüşmesine neden olmuştur.

Tarihi Bir Kopuş: Toufan al-Aqsa Operasyonu

Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirdiği Toufan al-Aqsa operasyonu, bölgedeki güç dengesinde tarihi bir kopuşa işaret etmektedir. İsrail, bu saldırıya hazırlıksız yakalanmış ve derin stratejik hatalarla yüzleşmek zorunda kalmıştır.

• İsrail’in Cevapları: Bunun sonucunda, İsrail, Gazze’ye karşı yoğun bombardımanlar yapmış, ancak bu savaşta Filistin direnişi hâlâ ayakta kalmaktadır.

Yeni Bir Uluslararası Düzenin Yükselişi

ABD’nin stratejik kredibilitesinin çöküşü, Çin’in bir rakip güç olarak ortaya çıkışı ve İsrail’in caydırıcılığının azalması, küresel güç dinamiklerinde köklü bir değişim yaratma potansiyeli taşımaktadır.

Bu kritik dönemde, Arap ve Müslüman dünyası için, dış egemenlikten ve Siyonist hegemonyadan kurtulma acil bir gereklilik haline gelmiştir.

Sonuç: Gelecek İçin Bir Çağrı

ABD’nin İsrail ile olan sıkı ilişkileri, bölgedeki istikrarı tehdit eden bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Arap ve Müslüman ülkeler, bu olumsuz dinamikleri aşmak için ortak bir mücadele vermelidir. Siz de bu konuda ne düşünüyorsunuz? İlgili makalelerimizi okumak için sitemizi ziyaret edin ve görüşlerinizi paylaşın.