Doha saldırısından sonra ABD koruması sona erdi: Arap devletleri İsrail’e karşı durmalı
İsrail’in Doha Üzerine Saldırısı: Ortadoğu’da Yeni Bir Dönem
İsrail’in Doha’ya yönelik bombardımanı, sıradan bir gerilim artışı değil. Bu, Arap dünyasındaki her sarayı, her bakanlığı ve her sokağı sarsacak bir yıldırım çarpması. Bu, Hamas’a veya Gazze’ye yapılan bir saldırı değildi; bu, her Arap başkentinin güvende olmadığına dair bir saldırıydı.
Son birkaç hafta içinde, İsrail Gazze, Batı Şeria, Suriye, Lübnan, Yemen ve İran’a hava saldırıları düzenledi. Geçen yıl Irak’ı da bombaladı. Ve son iki günde, Tunus’taki Sumud filosundan iki gemiye saldırdı. Saldırının üzerinden birkaç saat geçmeden, savaş uçaklarını Doha’ya gönderdi. Mısır’a meydan okuyarak Philadelphi Koridoru’nu işgal etmeye devam ediyor. İnsansız hava araçları ve füzeleri, fethedilen hava alanlarında Arap göklerinde dolaşıyor.
İsrail, sadece bir hareketle veya bir toprak parçasıyla savaş halinde değil. Tüm bölgeyle savaşta. Hiçbir egemenlik tanınmıyor, hiçbir sınır saygı gösterilmiyor.
Doha Üzerindeki Saldırının Detayları
Başbakan Benjamin Netanyahu, Doha’daki Hamas müzakere ekibinin bombalanmasını emretti; bu, Katar’ın Mısır ile birlikte ateşkes görüşmelerini yürüttüğü bir dönemde gerçekleşti. Saldırıda altı kişi hayatını kaybetti, bunlar arasında bir Katar subayı da bulunuyor. Bu, İsrail’in Katar topraklarına yaptığı ilk saldırıydı. Doha, sıradan bir başkent değil; Orta Doğu’daki en büyük ABD askeri üssüne ev sahipliği yapıyor ve Washington’un "Büyük NATO Dışı Müttefiki" statüsüne sahip.
Bir günde, İsrail, Arabistan Yarımadası’nın kalbindeki bir Körfez devletini ve Akdeniz’in karşısındaki bir Kuzey Afrika devletini bombaladı – iki kıta, iki Arap devleti, binlerce mil uzakta. Mesaj açıktı: hiç kimse güvende değil.
Yeni Bir Düzenin Kurulması
İsrail, yeni bir düzen kuruyor: her Arap kara, su ve hava alanı, eğer isterse, hedef. Uluslararası hukuk küllere dönüşmüş durumda – tek yasa, zorbalık. Knesset Başkanı Amir Ohana, Doha saldırısından sonra bunu açıkça belirtti: "Bu, tüm Orta Doğu’ya bir mesaj." Hatta bunu Arapça olarak paylaştı, böylece aşağılamanın doğrudan olduğunu vurguladı.
Washington, bu durumu onaylıyormuş gibi görünüyor. Önceki ABD Başkanı Donald Trump, Doha’da 1.2 trilyon dolarlık bir anlaşmadan bahsederken, Netanyahu saldırıyı başlattığında Trump onay verdi. Ardından gelen özür telefonunun anlamı ise tartışmaya açık.
Uluslararası Tepkiler ve Sonuçları
Uluslararası kınama hızlıca geldi. Rusya, bu durumu "aşırı bir ihlal" olarak nitelendirirken, Türkiye İsrail’i devlet politikası olarak terörizmi benimsediği için suçladı. BM, AB ve Arap Birliği, saldırıyı bölgesel istikrar için bir tehdit olarak kınadı.
Eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in sözü burada geçerliliğini koruyor: "Amerika’nın koruduğu herkes, çıplak kalır." Trump, Körfez yöneticilerinin hediyeleriyle zenginleşerek Washington’a döndü, ancak bu yağma hiçbir kısıtlama getirmedi. Gazze’deki soykırım derinleşti. Batı Şeria’da yerleşimciler köyleri ateşe verirken, askerler Jenin, Nablus ve Hebron’a dokunulmazlıkla baskın düzenledi.
Bölgedeki Gelecek ve Umutlar
Arap rejimleri, bu yayılmacı projeye olan katkılarından dolayı büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Yüzyıllar boyunca, güvenlik arayışıyla onurları feda ettiler: Camp David, Oslo Anlaşmaları, Wadi Araba ve İbrahim Anlaşmaları. Her seferinde, İsrail bu tavizleri alıp daha fazlasını talep etti.
Arap halkı, bombalar ve kıtlık altında direnen Filistinlileri görüyor. Dünyanın dört bir yanında yükselen dayanışmayı izliyorlar ve yöneticilerinin neden sessiz kaldığını sorguluyorlar. Bu ilham, sokaklara, denizlere ve gökyüzüne yansıyacak. Rejimlerin artık bir seçim yapma zamanı var: Faşist bir yayılmacı İsrail ile normalleşme illüzyonunu terk edip, müttefiklerle ortak bir savunma inşa etmek.
Arap devletleri, İsrail’i – ne İran ne de başka bir ülkeyi – hayatta kalmaları için en büyük tehdit olarak tanımadıkları sürece, açık ve aşağılanmış kalmaya devam edecekler. Amerikan koruması artık harabe içinde.
Sonuç Olarak
Gelecek, tehlikeli bir belirsizlik içinde. Arap devletleri, bu tehlikenin farkına varmalı ve harekete geçmelidir. Sessizlik sonsuza dek sürmeyecek. Sizler de bu konudaki düşüncelerinizi paylaşabilir veya diğer ilgili makaleleri okuyabilirsiniz.