İsrail'in İran'a Saldırısı: Doğacak Şiddet Dolu Yeni Dünya Korkutacak

İsrail’in İran’a Saldırısı: Doğacak Şiddet Dolu Yeni Dünya Korkutacak

İsrail’in İran’a Saldırısı: Agresyonun Savunma Olarak Sunulması ve Uluslararası Hukuk İhlalleri

Batılı politikacılar ve medya, İsrail’in İran’a yönelik açık bir saldırısını "savunma" olarak lanse etmeye çalışarak kendilerini karmaşık bir duruma sokuyor. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın bir günlük saldırısının ardından Gazze’de gerçekleştirilen soykırıma rasyonel bir gerekçe bulmaya çalıştıkları gibi, bu sefer de benzer bir ön hazırlık yapılmadı. İran, İsrail’in son saldırısının gerçekleştiği günlerde, ABD ile nükleer zenginleştirme programı üzerine müzakereler içindeydi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İran’ın nükleer bomba üretmek üzere olduğunu iddia ederek, yıllardır kanıtsız bir şekilde bu iddiayı tekrarlıyor. Ancak, bu iddialarının hiçbirinin gerçekle bağdaştığı görülmedi. Trump’ın, İran ile bir nükleer anlaşma umudu taşıdığı dönemde, İsrail’in İran’a saldırması dikkat çekici bir durum. ABD istihbaratının yıllık değerlendirmesi, İran’ın nükleer silah geliştirmediğini ve bu programı 2003’te durdurduğunu açıkça belirtmişti.

İsrail’in Saldırısının Arka Planı

İsrail’in Nükleer Silahları ve Çifte Standartlar

İsrail, 100’den fazla nükleer başlığa sahipken, İran’ın nükleer silah geliştirme çabaları, Batılı ülkeler tarafından sürekli olarak tehdit olarak gösterilmektedir. Batı’nın, İran’ın nükleer programını tehdidi olarak görmesi, aynı zamanda İsrail’in nükleer silahlarının "gizliliği" üzerine kurulu bir politika yürütmesiyle de ilgilidir. Bu durum, ABD’nin, nükleer silahları açıklanmamış bir devlete askeri yardım sağlamasını engellemektedir.

İsrail’in nükleer silahlarının bulunması, onu dokunulmaz kılmakta ve komşularını "Samson seçeneği" ile tehdit etmesine olanak tanımaktadır. Bu bağlamda, İsrail’in güvenlik bakanı Itamar Ben Gvir, İran’a yönelik tehditler savurarak, "Hiroshima ve Nagazaki’yi her zaman hatırlayın" demiştir.

Saldırının Uluslararası Hukuka Etkisi

Saldırının Yasal Dayanakları ve Uluslararası Tepkiler

İsrail’in İran’a yönelik saldırısı, uluslararası hukukun temel ilkelerine bir saldırı niteliğindedir. Batılı ülkeler, İsrail’in saldırısını "önleyici" bir hareket olarak tanımlamaya çalışsalar da, İran ile yürütülen müzakereler bu argümanı geçersiz kılmaktadır.

AYRICA OKUYUN  GB News'in Müslümanlara karşı şiddeti kışkırttığı belirlendi

Batılı ülkelerin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını "açıkça saldırgan" olarak nitelendirmesi, İsrail’in İran’a saldırısındaki çifte standartları gözler önüne sermektedir. Netanyahu, insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir kişi olarak, şimdi de "en büyük uluslararası suç" olan saldırganlıkla suçlanmaktadır.

Sonuç ve İleriye Dönük Öngörüler

İsrail’in İran’a yönelik saldırısı, sadece bölgesel güç dengelerini değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin dinamiklerini de etkilemektedir. Bu saldırı, İran’ı zayıflatma ve bölgedeki güç dengesini sağlama çabası olarak değerlendirilmektedir.

Gelecekte, bu tür saldırıların devam etmesi halinde, uluslararası hukukun daha da zayıflaması ve güç dengesinin daha fazla bozulması riski bulunmaktadır.

Okuyucularımızı, bu konudaki düşüncelerini paylaşmaya ve benzer makaleleri okumaya davet ediyoruz.

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir